Yarış atlarının kazanma arzusu aslında yok!
Avustralyalı bir uzman, atların yarış pistinde yarışırken birbirleriyle yarıştıklarını bile fark etmedikleri görüşünde.
Charles Sturt Üniversitesi Ziraat, Çevre ve Veterinerlik Bilimleri Fakültesi’nden Akademisyen Cathrynne Henshall, konuya “atın bakış açısıyla” da yaklaşılması gerektiğini vurguluyor.
Turkish Independent’ın aktardığı The Conversation makalesinde söz konusu akademisyen şu soruyu soruyor: “Atlar yarışta olduklarını biliyorlar mı? Yarışı birinci bitirmenin ne anlama geldiğinin farkındalar mı?” sorular sorar.
Henshall, “Onlarca yıllık deneyime ve at davranışları hakkında bildiğimiz her şeye dayanarak, en makul cevabın ‘Hayır’ olduğunu düşünüyorum” diyor.
Bir atın bakış açısına göre, bir yarışı kazanmanın çok az içsel ödülü vardır.
Bu nedenle yarış pisti atları için sona ulaşmak, kendilerini yüksek hızda dörtnala koşmanın baskısından ve dolayısıyla jokeyin darbesinden kurtarmak anlamına gelir.
Çünkü yarışın son aşamalarında öndeki atlar genellikle arkadan gelenlere göre daha fazla kırbaçlanır.
Henshall, “İlk bitirmek için gönüllü olarak daha hızlı koşmasını sağlayacak çok az fayda var” diyor.
AT KOŞTUĞUNU BİLİYOR MU?
Hatta akademisyen, o anda muhtemelen atların koştuğunu bile fark etmediğini söylüyor:
Dört nala koşmak atlar için mükemmel bir davranıştır ve atlar fırsat verildiğinde gönüllü olarak gruplar halinde birlikte koşacaktır. Jokeyler olmasa bile…
Henshall’a göre atların bu dörtnala koşularda “kazanma arzusu” geliştirmediğini düşünmek için iyi nedenler var.
Akademisyen, “Atlar sosyal hayvanlardır. Vahşi doğada yırtıcı hayvanlarla tek başına karşılaşma riskini en aza indirmek için gruplarındaki diğer atlarla senkronize hareket ederler” dedi.
Doğası gereği “kazanmak”, yani diğer grup üyelerinden daha iyi performans göstermek de kötü olabilir. Çünkü “kazanan” yırtıcıların önüne düşme riskiyle karşı karşıya kalabilir.
Uzmana göre atların yarışlar sırasındaki sıralaması ve yarışları kazanması iki faktöre bağlı:
Atın diğer atlarla senkronize olma yönünde doğuştan gelen eğilimi ve yarış sırasında jokeyin komutlarına yanıt olarak bu eğilimleri göz ardı edecek şekilde eğitilme yeteneği.
Sonuç olarak antrenörler ve jokeyler atları tercihlerine göre konumlandırıyor. Bazı atlar yarışlar sırasında diğerleriyle tanışmaktan hoşlanmaz. Bu yüzden jokeyler sahanın en önünde yer almalarına izin verirler. Bunlara genellikle “ilk çalıştırma” denir.
Diğer atlar grup tarafından sağlanan güvenliğe daha bağımlıdır. Bu nedenle jokeyler onları sonuna kadar grupta bıraktı. Bunlar aynı zamanda “geriden gelen” kazananlar olarak da görülüyor.
Henshall şöyle devam ediyor: “Yani atların muhtemelen pistte belirli bir noktaya diğer atlardan önce varmak gibi dörtnala gitme gibi bir amacı ya da konsepti yoktur.”
Hangi atın kazanacağını, doğuştan gelen arzudan ziyade, jokeyin doğal yeteneği, kondisyonu ve becerisi çok daha fazla açıklamaktadır.